Yalçın KOÇAK
“Bahtsız Kenevir ve Kaybettirilen Zaman“, Kenevirin Bahtı, Ekonominin Tahtı…”
Kadim gelenekte “Tanrılar Tarafından Dünyaya Gönderilen Dört Kutsal Tohum”olarak adlandırılan buğday, arpa, keten ve kenevir; yüzyıllar boyuhayatımızda olmuş bitkiler.
Ne var ki bu silsilede oldukça önemli bir yeri olan kenevir, içindeki THC maddesinin esrar yapımında da kullanılıyor olması sebebi ile insanlarınzihinlerinde çokfarklı bir şekilde konumlanmış.
Kenevirden üretilebilecek olan ürün yelpazesi gıdadan ilaç sanayiine, biyopolimer ve biyoplastik gibi doğa dostu sanayi ürünlerinden inşaat malzemelerine kadar son derece geniş bir aralık arz ediyorken, bugün hâlâ kenevir denildiği zaman akla ilk gelen şey uyuşturucu! Daha çok da esrar…
Osmanlı tıbbı dahil kadim tıpta sayısız hastalık için şifa amaçlı kullanılan kenevirin ve kenevir yağının bugün bilimsel araştırmalarla desteklenmiş başlıca faydası ise kanser alanında. Kenevirin bünyesindeki maddelerin anti-kanser etkisi taşıdığı ve kötü hücrelerle karşı karşıya getirildiğinde o kötü hücrelerin kendi kendisini yok etmesine sebep olduğu; laboratuvar deneyleriyle, bilimsel çalışma ekiplerinin somut araştırmaları ile tescillenmiş durumda.
Ayrıca sadece kanser değil, kenevirin beyin hastalıklarından göz tansiyonuna, kalp rahatsızlıklarından epilepsiye, mide ve uyku bozukluklarından romatizmal rahatsızlıklara, psikiyatrik sorunlardan kemoterapinin doğurduğu yan etkilerin yok edilmesine kadar iki yüzü aşkın hastalığı şifalandırdığı da biliniyor.
Örneğin ‘çedene’ olarak bildiğimiz kenevir tohumu, Osmanlı tıbbında da çok kullanılmış. Hem hastalıkların tedavisi, hem de koruyucu hekimlik noktasında. Konya gevreği olarak bildiğimiz yöresel ürünün çedeneli oluşu da, hep bu kadim geleneğin bir uzantısı.
Harzemşahlar, Türk kültür çevresinde ‘kendir urugı’ adını verdikleri ve kenevir tohumundan elde edilen yağı çok kullanmışlar. Ve bu gelenek, tüm eski Türklerde devam etmiş.
Sonuç olarak ecdat, sayısız faydalarını müşahede ettikçe ‘Ebû Kenevir’ diyecek olduğumuz bu mübareğin kıymetini bilmiş; ancak bizler bir yerlerde yine bir oyuna getirilmişiz. Eski Türklerde çok eski dönemlerden beri bilinen, hatta Uygur Türklerinin de yer yer ‘kentir’ (tarla kendiri), yer yer de ‘keyikkentir’ (yaban kendiri) dedikleri bu kadim bitkinin şifasından ve tüm faydalı yönlerinden kopmuşuz…
Sonra 1900’lü yıllarda, gazete ve dergi gibi birçok yayının sahibi olan W. H. Hearst isminde Amerikalı bir medya patronu sahneye çıkmış ve kağıt üreten ormanlarının alternatif bir hammadde ile geri planda kalmasına razı olmamış. Zira kenevirden kağıt yapılırsa, milyonlarını kaybedebilirmiş! Ayrıca petrol şirketinin sahibi olan meşhur Rockefeller da, biyoyakıt olan kenevir yağının parlamasını pek tercih etmemiş.
Dupont şirketinin ana hissedarı olan ve petrol ürünlerinden plastik üretmek için patente sahip olan Mellon da, pazarını tehdit eden kenevir endüstrisine yakın alaka göstermiş ve ABD Başkanı Hoover’in hazine bakanı olunca da, yapılan üst düzey bir toplantı ile kenevirin büyük bir düşman olduğuna karar verilivermiş! Akabinde de kenevir, güçlü medya imkânları ile insanların beynine ‘marihuana’ adıyla zehirli bir uyuşturucu olarak kazınmış.
Kenevirden yapılan ilaçların piyasadan çekilmesi, onların yerini zararlı kimyasallardan oluşan ilaçların alması, kağıt üretimi için ormanların katledilmesi, tarım ilaçlarıyla zehirlenme ve kanserin artması ise;o önemli toplantıyı takip eden diğer gelişmeler olmuş. Ve modern çağın göbeğinde, nefes alacak bir orman korusu arayan bizler; bugün dünyamızın neden plastik çöplerle, zararlı atıklarla donatıldığını sorguluyoruz! Tabi gerçekten sorguluyor muyuz, orası da son derece şüpheli…
Sonuç olarak bugün; hem birçok önemli hastalığın tedavisinde kullanılabilecek olan ‘tıbbî kenevir’, hem de kağıttan iplik sanayiine, biyopolimer ve biyoplastik ürünler gibi çevre dostu üretimlerden tekstile kadar çok geniş bir ürün yelpazesinde değerlendirilebilecek olan ‘sanayi keneviri’, çok önemli bir potansiyel olarak karşımızda duruyor.
Şimdi biz, 1930’lu yıllardan beri yönetmelik üzerindeki dar revizelerden öte gitmeyen, konuyu sadece esrar yapımı gibi sınırlı bir alana hapsederek diğer geniş kazanımların önünü tıkayan eski algı ile mi yol alacağız; yoksa kenevirin bahtını değiştirip ekonominin tahtını yapacak öncü adımları mı atacağız?
Geçtiğimiz günlerde tam da bu sorular kapsamında ‘sanayi keneviri’ni ve getirilerini ele aldığımız, İstanbul Aydın Üniversitesi’nde moderatörlüğümde gerçekleştirilen forumda; bu hususları masaya yatırdık.Ülkemizin bu önemli milli meselesini ulusal gündemimize taşıyan güçlü kalemlerimiz Yalçın Bayer ve Abdurrahman Dilipak'a yürekten şükranlarımızı sunarız.
Akademiden, iş dünyasından, basının konuya hassasiyet duyan kalemlerinden, bürokrasiden, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan kıymetli isimlerin katıldığı iki oturumluk analizler gün boyu devam etti ve kenevirin başta endüstri ve sağlık olmak üzere temel alanlardaki kullanımı değerlendirildi.
Ve bir kez daha gördük ki, araştırmacı yapımız ne bürokraside ne medyada ne STK alanında ne de iş dünyasında gereken düzeyde olmadığı ve bize sunulan standart mesajlara alternatif, sorgulayıcı bakışlar getiremediğimiz için; birçok konuda vakit kaybetmeye devam ediyoruz.
Endüstriyel Kenevir noktasındaki zaman kaybının önüne geçebilecek en net ve somut adım ise, şüphesiz ki sınırlı yönetmelik revizelerinin ötesine geçecek yeni bir yasal düzenlemedir, Avrupa’yı sollamalıyız, çocuklarımızı ve akçelerimizi uyuşturucu tacirlerine yedirmeden bundan para kazanmanın yolunu bulmalıyız.
Çağın en büyük silahlarından birisi bu olacaktır.
Gözümüzü açalım...
Yalçın KOÇAK
“Bahtsız Kenevir ve Kaybettirilen Zaman“, Kenevirin Bahtı, Ekonominin Tahtı…”
Kadim gelenekte “Tanrılar Tarafından Dünyaya Gönderilen Dört Kutsal Tohum”olarak adlandırılan buğday, arpa, keten ve kenevir; yüzyıllar boyuhayatımızda olmuş bitkiler.
Ne var ki bu silsilede oldukça önemli bir yeri olan kenevir, içindeki THC maddesinin esrar yapımında da kullanılıyor olması sebebi ile insanlarınzihinlerinde çokfarklı bir şekilde konumlanmış.
Kenevirden üretilebilecek olan ürün yelpazesi gıdadan ilaç sanayiine, biyopolimer ve biyoplastik gibi doğa dostu sanayi ürünlerinden inşaat malzemelerine kadar son derece geniş bir aralık arz ediyorken, bugün hâlâ kenevir denildiği zaman akla ilk gelen şey uyuşturucu! Daha çok da esrar…
Osmanlı tıbbı dahil kadim tıpta sayısız hastalık için şifa amaçlı kullanılan kenevirin ve kenevir yağının bugün bilimsel araştırmalarla desteklenmiş başlıca faydası ise kanser alanında. Kenevirin bünyesindeki maddelerin anti-kanser etkisi taşıdığı ve kötü hücrelerle karşı karşıya getirildiğinde o kötü hücrelerin kendi kendisini yok etmesine sebep olduğu; laboratuvar deneyleriyle, bilimsel çalışma ekiplerinin somut araştırmaları ile tescillenmiş durumda.
Ayrıca sadece kanser değil, kenevirin beyin hastalıklarından göz tansiyonuna, kalp rahatsızlıklarından epilepsiye, mide ve uyku bozukluklarından romatizmal rahatsızlıklara, psikiyatrik sorunlardan kemoterapinin doğurduğu yan etkilerin yok edilmesine kadar iki yüzü aşkın hastalığı şifalandırdığı da biliniyor.
Örneğin ‘çedene’ olarak bildiğimiz kenevir tohumu, Osmanlı tıbbında da çok kullanılmış. Hem hastalıkların tedavisi, hem de koruyucu hekimlik noktasında. Konya gevreği olarak bildiğimiz yöresel ürünün çedeneli oluşu da, hep bu kadim geleneğin bir uzantısı.
Harzemşahlar, Türk kültür çevresinde ‘kendir urugı’ adını verdikleri ve kenevir tohumundan elde edilen yağı çok kullanmışlar. Ve bu gelenek, tüm eski Türklerde devam etmiş.
Sonuç olarak ecdat, sayısız faydalarını müşahede ettikçe ‘Ebû Kenevir’ diyecek olduğumuz bu mübareğin kıymetini bilmiş; ancak bizler bir yerlerde yine bir oyuna getirilmişiz. Eski Türklerde çok eski dönemlerden beri bilinen, hatta Uygur Türklerinin de yer yer ‘kentir’ (tarla kendiri), yer yer de ‘keyikkentir’ (yaban kendiri) dedikleri bu kadim bitkinin şifasından ve tüm faydalı yönlerinden kopmuşuz…
Sonra 1900’lü yıllarda, gazete ve dergi gibi birçok yayının sahibi olan W. H. Hearst isminde Amerikalı bir medya patronu sahneye çıkmış ve kağıt üreten ormanlarının alternatif bir hammadde ile geri planda kalmasına razı olmamış. Zira kenevirden kağıt yapılırsa, milyonlarını kaybedebilirmiş! Ayrıca petrol şirketinin sahibi olan meşhur Rockefeller da, biyoyakıt olan kenevir yağının parlamasını pek tercih etmemiş.
Dupont şirketinin ana hissedarı olan ve petrol ürünlerinden plastik üretmek için patente sahip olan Mellon da, pazarını tehdit eden kenevir endüstrisine yakın alaka göstermiş ve ABD Başkanı Hoover’in hazine bakanı olunca da, yapılan üst düzey bir toplantı ile kenevirin büyük bir düşman olduğuna karar verilivermiş! Akabinde de kenevir, güçlü medya imkânları ile insanların beynine ‘marihuana’ adıyla zehirli bir uyuşturucu olarak kazınmış.
Kenevirden yapılan ilaçların piyasadan çekilmesi, onların yerini zararlı kimyasallardan oluşan ilaçların alması, kağıt üretimi için ormanların katledilmesi, tarım ilaçlarıyla zehirlenme ve kanserin artması ise;o önemli toplantıyı takip eden diğer gelişmeler olmuş. Ve modern çağın göbeğinde, nefes alacak bir orman korusu arayan bizler; bugün dünyamızın neden plastik çöplerle, zararlı atıklarla donatıldığını sorguluyoruz! Tabi gerçekten sorguluyor muyuz, orası da son derece şüpheli…
Sonuç olarak bugün; hem birçok önemli hastalığın tedavisinde kullanılabilecek olan ‘tıbbî kenevir’, hem de kağıttan iplik sanayiine, biyopolimer ve biyoplastik ürünler gibi çevre dostu üretimlerden tekstile kadar çok geniş bir ürün yelpazesinde değerlendirilebilecek olan ‘sanayi keneviri’, çok önemli bir potansiyel olarak karşımızda duruyor.
Şimdi biz, 1930’lu yıllardan beri yönetmelik üzerindeki dar revizelerden öte gitmeyen, konuyu sadece esrar yapımı gibi sınırlı bir alana hapsederek diğer geniş kazanımların önünü tıkayan eski algı ile mi yol alacağız; yoksa kenevirin bahtını değiştirip ekonominin tahtını yapacak öncü adımları mı atacağız?
Geçtiğimiz günlerde tam da bu sorular kapsamında ‘sanayi keneviri’ni ve getirilerini ele aldığımız, İstanbul Aydın Üniversitesi’nde moderatörlüğümde gerçekleştirilen forumda; bu hususları masaya yatırdık.Ülkemizin bu önemli milli meselesini ulusal gündemimize taşıyan güçlü kalemlerimiz Yalçın Bayer ve Abdurrahman Dilipak'a yürekten şükranlarımızı sunarız.
Akademiden, iş dünyasından, basının konuya hassasiyet duyan kalemlerinden, bürokrasiden, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan kıymetli isimlerin katıldığı iki oturumluk analizler gün boyu devam etti ve kenevirin başta endüstri ve sağlık olmak üzere temel alanlardaki kullanımı değerlendirildi.
Ve bir kez daha gördük ki, araştırmacı yapımız ne bürokraside ne medyada ne STK alanında ne de iş dünyasında gereken düzeyde olmadığı ve bize sunulan standart mesajlara alternatif, sorgulayıcı bakışlar getiremediğimiz için; birçok konuda vakit kaybetmeye devam ediyoruz.
Endüstriyel Kenevir noktasındaki zaman kaybının önüne geçebilecek en net ve somut adım ise, şüphesiz ki sınırlı yönetmelik revizelerinin ötesine geçecek yeni bir yasal düzenlemedir, Avrupa’yı sollamalıyız, çocuklarımızı ve akçelerimizi uyuşturucu tacirlerine yedirmeden bundan para kazanmanın yolunu bulmalıyız.
Çağın en büyük silahlarından birisi bu olacaktır.
Gözümüzü açalım...
Yalçın KOÇAK
MUCİZE BİTKİ. SANAYİ, TİCARET, İHRACAT, KALKINMA VE GELİŞMENİN LOKOMATİFİ: "KENEVİR"
ESRAR’IN (MARİJUANA) HAM MADDESİ OLAN KENEVİR HAKKINDA ÇOK İLGİNÇ VE ÇOK ENTERESAN 18 BİLGİ!..
Dünyanın En Önemli Endüstriyel Bitkisi İken; Bazı ülkeler ile özellikle Türkiye Cumhuriyetinde Üretimi Yasaklanan Kenevir Hakkında 18 Çok İlginç Bilgi:
Kenevirin üretimi ve satışı, dünyanın bazı ülkelerinde tamamen yasaklıdır; bazılarında ise kısıtlı olarak yapılabilmektedir. Türkiye de, kenevirin yasaklı olduğu ve uyuşturucu sınıfında yer aldığı ülkelerden biri. Dolayısıyla kenevir deyince, sizin de aklınıza sadece “marijuana” geliyor olabilir; üzülmeyin çünkü suç sizde değil.
Peki eski tarihlerde üretimi yaygın olan ve hatta Amerika’da üretimini yapmayan çiftçilerin hapse atılmasına neden bu bitki, niçin bizim düşmanımız? Kenevir bize ne etti? Bu sorunun cevabını vermeden önce, kenevirin hiç bilmediğiniz faydalarına bir bakalım:
Neden yasaklandığı yazının en altında açıklanıyor okuyunuz
1. Bir dönümlük kenevir, 25 dönümlük orman kadar oksijen üretir.
2. Yine bir dönümlük kenevirden, 4 dönüm ağaça eş kağıt üretilebilir.
3. Kenevir tam 8 kez kağıda dönüştürülebilirken, ağaç 3 kez kağıda dönüştürebilir.
4. Kenevir 4 ayda yetişir, bir ağaç ise 20-50 yılda…
5. Kenevir, gerçek bir radyasyon temizleyicidir.
6. Kenevir dünyanın her yerinde yetiştirilebilir ve çok az suya ihtiyaç duyar. Ayrıca kendisini böceklerden koruyabildiği için tarım ilacına da ihtiyaç duymaz.
7. Kenevir ile yapılan tekstil ürünleri yaygınlaşırsa, tarım ilacı sektörü tamamen ortadan kalkabilir.
8. İlk kot pantolon, kenevirden yapılmıştır; hatta “kanvas” kelimesi kenevir ürünlerine verilen isimdir. Kenevir ayrıca ip, halat, çanta, ayakkabı, şapka yapımı için de ideal bir bitkidir.
9. Kenevir, AİDS ve kanser tedavisinde kemoterapi ve radyasyon etkisini azaltma; romatizma, kalp, sara, astım, mide, uykusuzluk, psikoloji, omurga rahatsızlıkları gibi en az 250 hastalıkta kullanılmaktadır.
10. Kenevir tohumunun protein değeri çok yüksektir ve içindeki iki yağ asidi de doğada başka hiçbir yerde bulunmamaktadır.
11. Kenevirin üretimi soyadan bile daha ucuzdur.
12. Kenevirle beslenen hayvanlar, hormon takviyesine ihtiyaç duymaz.
13. Plastik ürünlerin tamamı, kenevirden üretilebilir ve kenevir plastiğinin doğaya dönüşmesi oldukça kolaydır.
14. Bir arabanın gövdesi kenevirden yapılırsa, dayanıklılığı çelikten tam 10 kat fazla olur.
15. Binaların yalıtımı için de kullanılabilir; dayanıklı, ucuz ve esnektir.
16. Kenevirle yapılan sabunlar ve kozmetik ürünler, suyu kirletmez; yani tamamen doğa dostudur.
17. Sayısız faydası olan kenevir, bir zamanlar dünyanın en önemli üretim bitkilerinden biriydi ama bugün, üretimi yasak.
18. Hatta Amerika’da 18. yüzyılda üretimi zorunluydu ve üretmeyen çiftçiler hapse atılıyordu. Ancak durum şimdi tam tersi.
Nedenini ise, şu bilgiler ışığında anlamak hiç de zor değil:
-W. R. Hearst, 1900’lü yıllarda Amerika’da gazete, dergilerin ve medyanın sahibiydi. Ormanları vardı ve kağıt üretiyordu. Eğer kenevirden kağıt yapılırsa, milyonlarını kaybedebilirdi.
-Rockefeller, dünyanın en zengin adamıydı. Petrol şirketi vardı. Bio yakıt olan kenevir yağı da, elbette onun en büyük düşmanıydı.
-Mellon, Dupont şirketinin ana hissedarıydı ve petrol ürünlerinden plastik üretmek için patente sahipti. Ve kenevir endüstrisi, onun pazarını tehdit ediyordu.
-Sonra ise, Mellon ABD Başkanı Hoover’in hazine bakanı oldu. Bu bahsettiğimiz büyük isimler yaptıkları toplantılarda, kenevirin bir düşman olduğuna karar verdiler. Ve onu ortadan kaldırdılar. Medya aracılığıyla, marihuana sözcüğüyle birlikte keneviri, insanların beynine, zehirli bir uyuşturucu olarak kazıdılar. Kenevir ilaçları piyasadan çekildi, bunun yerini bugün kullanılan kimnyasal ilaçlar aldı. Kağıt üretimi için, ormanlar katledildi. Tarım ilaçları ile zehirlenme ve kanser arttı.
Ve derken dünyamızı plastik çöplerle, zararlı atıklarla donattık…
İnsanoğlu, doğayı tüketmenin bir yolunu her zaman bulur ne de olsa; değil mi?
Yararlanılan Kaynak: İndigo Dergisi // [status publish] [geotag on] [publicize off|twitter|facebook] [category istihbarat] [tags NARKOTİK DOSYASI, ESRAR, HAM MADDE, KENEVİR, İLGİNÇ BİLGİ]